Bilirubin Nedir? Bilirubin Yüksekliği Neden Olur?
Bazen “vücudumuzda gözle görülmeyen ama çok işlevi olan ne kahramanlar (bazen düşmanlar) var” diye bahis konusu ediyoruz. Mesela filanca hormon, ölçmeye kalksanız 1 gramın binde biri etmez ama tüm işleri orkestra şefi gibi idare ediyor diyoruz.
Bilirubin için Net olarak faydalı ya da zararlı diyemiyoruz, antioksidan özelliğinden bahsediliyor ama ispatlanmış değil. Kendi halinde gitse zararı yok ama vücutta birikirse çok baş ağrıtıyor. Yani gözle görünmediği zamanlar iyi, görünür hale geldiyse tam bir dert.
Bilirubin Nedir?
Ne mi? Bilirubin. Safraya sarı rengini veren madde...
Malum damarlarımızda dolaşan kan, yoğun miktarda hücre içeriyor. Eritrosit denen bu hücrelerin sayısı normalde beş milyon civarında. Her canlı gibi onun da eceli var. 120 günlük görev süresini doldurduğunda dalak ve karaciğerde görevli hücreler eritrositleri parçalıyor. Bu hücrelerin en işlevsel bölümleri de oksijeni taşıyan meşhur “hemoglobin.” O da en küçük birimlerine kadar parçalandığında bilirubin açığa çıkıyor.
Bulunduğu ortamın yabancısı olan bilirubin, taşıyıcı protein ile (albümin) karaciğerdeki işlem merkezine götürülüyor. Burada albüminden ayrılıp bir şekerle birleştirildiğinde safra salgısına karışıp onunla beraber on iki parmak bağırsağına salınabilir hale geliyor. Oradan kalın bağırsaktaki bakteriler tarafından yapılan bir müdahale sonrası tuvalete gönderiliyor.
Hikâye böyle anlatıldığında metabolizmanın gereksiz / zararlı bir artığından kurtulmak gibi anlaşılıyor. Bazı uzmanlar bilirubinin antioksidan özellikleri olduğunu iddia ediyor. Kalp damar sistemi için faydalı, bazı bağırsak hastalıklarından koruyucu olduğu düşüncesi yeteri kadar kanıtlanmış olmadığından, biz birinci senaryo üzerinden gidelim.
BEBEKLERDE BİLİRUBİN YÜKSEKLİĞİ TEHLİKELİ MİDİR?
Bilirubinin en sıkıntılı olduğu tablo yeni doğan dönemi. Özellikle yaşamın ilk 10 günü.
Yeni doğan bebeklerde normal yetişkinden fazla kan vardır. Bu fazla kısım yaklaşık 2-4 ay içinde çocuklar için normal kabul edilen seviyeye düşürülür. Zaten içeriği biraz farklı olan bu eritrositlerin ortalama yaşam süresi 90 gündür.
Normalden fazla yıkım olunca atık madde de yüksek miktarda olur.
Üstüne üstlük az önce anlattığımız işlemleri yapacak mekanizmada yeterli olgunlukta değildir. Kandan gelen bilirubini kabul edecek protein eksik, konjuge edecek enzim yetersizdir.
Üretim fazla, atık yönetimi yetersiz olunca ilgili maddenin (bilirubin) düzeyi belirgin şekilde artıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi yenidoğanların beyinlerinin çevresinde yetişkindeki gibi “kan beyin bariyeri” bulunmuyor.
Kanda artan bilirubin beynin “bazal ganglion” denen bölgesinde birikiyor.
Sonuç; kernikterus.
Yani?
Zihinsel gerilik ve epilepsi benzeri bir tablo. Allah selamet versin.
Son yıllarda elimizde tetkik ve tedavi imkânları artması nedeniyle genç meslektaşlarımız bu tabloyu öğrenemiyorlar çok şükür.
Aile “bu bebeğin gözlerinin beyazı sarardı ya da emmek istemiyor, sürekli uyuyor” dediğinde topuğundan alınan iki damla kan ile yarım saatte serum bilirubin düzeyi ölçülebiliyor.
Sonuç?
Normalse (yani düzey düşük): Güle güle geçmiş olsun.
Ortadaysa yarın kontrole gelin.
Yüksekse şimdi hepimize -mecazen- geçmiş olsun. Hastaneye yatırıyoruz, gerekiyorsa sebep araştırıyoruz. Sonra ışık tedavisine başlıyoruz. Genellikle kanser tedavisinde kullanılan ışın tedavisi ile karışır, hiç ilgisi yoktur. Bizimkisi evdeki floresan lambanın hallicesidir. Kayda değer bir yan etkisi de yoktur. Genellikle toprak sarısı renkte dışarıdan pek de sevimli gözükmeyen bu kuzular, bu tedavi sonrası “ak pak, nur topu” görünümde aileye teslim edilir.
Bu mekanizma dışında “hemolitik anemi” denen bir durum var. Sık değilse de çok nadir de değildir. Bir sebepten vücut kendi kan hücrelerini yıkmaya başlar, anlattığımız mekanizmayla artan bilirubin sarılığa neden olur.
Altta yatan sebep tedavi edildiğinde gayet güzel düzelirler ama genellikle tekrarlamalarla giden bir hastalık grubudur.
YETİŞKİNLERDE BİLİRUBİN YÜKSEKLİĞİ NEDEN OLUR?
Büyüdükten sonra zararı yok mu bilirubinin?
Var maalesef.
Birincisi bizim meşhur hepatitlerimiz. Enfeksiyon ya da farklı sebeplerle karaciğer ve safra sisteminde problem olursa kanda bilirubin düzeyi yükseliyor yani “sarılık” oluyoruz.
Buna benzer en sevimsiz mekanizma ise bölgede yer kaplayan lezyonlar. Daha açık konuşmak gerekirse kanserler. Safra yollarına yaptıkları bası sonucu, akımı engelleyerek bilirubini artırıp sarılık yapabiliyorlar. Maalesef bu aşamadan sonra hastamıza çok faydamız olamıyor. Eşlik eden kaşıntı ise tuzu biberi oluyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.