Babacan: 'faiz artışları ekonomideki yapısal sorunları çözemez'
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gazete Duvar Ankara Temsilcisi Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtladı.
Reform vaadinin üzerinden yaklaşık 3 ay geçti ama reform beklerken “yeni anayasa” ile karşılaştık. Bu yeni anayasa çağrısı ne anlama geliyor?
Bizim mayıs ayından bu yana akademisyenler, hukukçularla başlattığımız bir süreç var. 74 maddelik anayasa değişiklik paketi hazırladık. Bu yeni anayasa değil. Sadece anayasanın sistemi ilgilendiren maddelerinde değişikliklerle güçlendirilmiş parlamenter sistemi içeriyor. Sıfırdan yeni bir anayasa için öyle bir siyasi iklim yok, ülkenin şartları da ona çok müsait değil.
“Siyasi iklim yok” dediniz ama siz de bir anayasa çalışması yapıyorsunuz?
Çok gerilmiş, kutuplaştırılmış bir toplumsal yapıyla karşı karşıyayız. Tüm anayasa çok geniş. Türkiye’nin önceliği bir an önce sistemini düzeltmek olmalı. Sistem düzeldikten sonra, gerçekten güçler ayrılığına inanan, demokrasiye gönül vermiş, yargının bağımsızlığına inanan bir yönetimin iş başına gelmesi, sosyal toplumsal yapının da biraz daha kaynaşmış, birbirini anlamaya, dinlemeye hazır hale gelmesi gerekiyor. Şu andaki iktidar döneminde bunu yapmak zor, çünkü gerginlikten, kutuplaşmadan, çatışmadan besleniyorlar.
Sizin çalışma nasıl yürüyecek?
Ben lider ziyaretlerinin hepsinde bu konuyu açtım. Parlamenter sistemle ilgili çalışma başlattık, sizin de hazırlıklarınız varsa arkadaşlarımız bir araya gelsinler, karşılıklı görüşsünler, dedim. İlk ziyaretlerde hepsi “tamam” dedi. CHP, İYİ Parti kendi hazırlıklarını önemli aşamaya getirdiler. İlk aşamada ikili olacak. Arkadaşlar yaptıkları hazırlıkları görüşecekler. Ortaya çıkaracağımız metin “bizim metnimiz budur” değil, istişare için notlar olacak.
Aslında yeni bir sistem keşfetmeyeceksiniz. Parlamenter sistemin ana unsurları belli değil mi?
Doğru ama birkaç kademe aşağı indiğinizde bağlanması gereken hususlar var. Anayasa içinde yürütme, yasama ve yargı ile ilgili maddeler var. Anayasa dışında da Meclis içtüzüğü, siyasi partiler ve seçim yasalarını ilgilendiren konular var.
Sizin bu çalışmaya başlamanız mı iktidarı harekete geçirdi, yeni anayasa çağrısı yapıldı?
Benim okuyuşum o. Reform derken anayasa gibi bir gündem yoktu. Biz Kemal Bey’le basın toplantısında (28 Ocak) “böyle bir süreci başlatıyoruz” diye açıkladık ve cumhurbaşkanından kabine toplantısı sonrası (1 Şubat) anayasa açıklaması geldi. Ertesi gün Bahçeli’nin açıklamasında, daha sonra Cumhurbaşkanın açıklamasında ilave unsurlar var. Belli ki bunlar oturulmuş, konuşulmuş değil. Sanki alelacele bir gündem oluşturma çabası olarak okudum ben bunu. Kaldı ki, mevcut anayasaya uyma kaygısı yokken yeni bir anayasa hazırlayalım! Zaten istediğinizi yapıyorsunuz. Niye uğraşıyorsunuz, zaten uymuyorsunuz ki? Ama biraz daha detayları öğrenelim. Eğer bir davet gelirse, diğer partilerle de bu işi konuşmak istiyoruz derlerse…
Görüşür müsünüz?
Önce bir görmemiz lazım. Kırmızı çizgileri var mı yok mu merak ederiz. Başlarken biz başkanlık sistemi istiyoruz ve başkanlık sistemini tahkim etmek için bunu yapıyoruz diyorlarsa zor…
Bahçeli açıklamasında bu kırmızı çizgileri çekti aslında. İlk 4 madde, cumhurbaşkanlığı sistemi kırmızı çizgi görünüyor. Masaya oturur musunuz?
Bugün için katı bir tutum ortaya koymak istemem. Ne olursa olsun bu ülke hepimizin, bu konuda kategorik yaklaşım bugün için doğru değil diye düşünüyorum. Biz her konuda açık
fikirliyiz. Kendi partimizin programı, ilkeleri tamam. Ama böyle bir konuda bir davet gelirse açık fikirle değerlendiririz. Kabul anlamında değil, değerlendirmek. Dolayısıyla biraz daha detayını görmek lazım ama ilk gelen sinyaller cesaret verici değil. Nasıl gelişir bilmiyorum ama biz nasıl yürümek istediğimizi diğer siyasi partilerle paylaştık.
Parlamenter sistem için yaptığınız ikili çalışmalar daha sonra bu talepte bulunan tüm partilerin kamuoyuna ortak bir deklarasyon açıklamasına dönüşür mü?
Bu daha ilk safhası. Dediğim gibi anayasanın ayrı ayrı 3 bölümü var. Bir de 3 yasal düzenleme var yapılması gereken. Bunlarla ilgili fikir alışverişinde bulunalım. Bugünden bağlayıcı bir şeyler söylemek doğru olmayabilir. Bu görüşme trafiğinin çok faydalı olacağına inanıyorum.
Bu görüşme trafiği ile ilgili bir takviminiz var mı?
Hayır, şu anda bir takvim yok ama ilerleyen aşamalarda olabilir. AB, Dışişleri Bakanlığı sürecinde başka ülkelerin iç süreçleriyle yakından ilgilendim, arabuluculuk yaptığım çok mesele oldu. Eğer uzlaşı arıyorsanız başlangıç tutumunuzun çok katı olmaması, takvimi çok erken açıklamamanız lazım. Çünkü bu bir uzlaşı arayışı. Biz kuruluşumuzda her parti ile diyaloğa açık olacağız, dedik. Bugün Sayın Bahçeli “Bir görüşsek” dese, görüşürüz, hiçbir problem yok. Siyasi parti genel başkanı Sayın Erdoğan “bir konuyu görüşsek” dese, görüşürüz. Çekinecek korkacak bir şeyimiz yok. Biz siyaseti karşıtlık üzerinden yapmıyoruz. Siyaseti karşıtlık üzerinden yapanlar “onunla görüşürüm, bununla görüşmem” diye kategoriler sürer. Pozitif gündemleri, çözümleri yok.
Bu tabloyu partiler arası bayramlaşmada da gördük. İktidar sizinle bayramlaşmadı. Aslında biz iktidar partisiyle bayramlaşma yapmak istedik, ama “Geçen seneki bayramda hangi partilerle bayramlaştıysak bu sene de aynı partilerle bayramlaşacağız” diye yanıt verdiler. Bu yeni kurulan partilerle bayramlaşmayacağız, demekti. Sorun yok biz 10-11 parti ile bayramlaştık.
Cumhurbaşkanı önceki günkü açıklamasında kaç kere milli, manevi dedi. O iki kelimeye tutunmaya çalışıyor. Yani iktidarını o iki kelime, iki kavram üzerinden sürdürmeye çalışıyor. Peki sormak lazım, en sevmediğiniz komşunuz gelip kapınızı çalsa, bayramlaşmak istese kapıdan çevirir misiniz? Bu bizim milli manevi değerlerimizde var mı? Ama hiç önemli değil, biz ona bakmıyoruz, takılmıyoruz. Bu ülke için çok çalışmamız lazım.
Reform söyleminin üzerinden 3 ay geçti bir beklentiniz var mı? Bir de bu söylem AB yaptırım süreci, ABD’deki Biden dönemi ile de ilişkilendirildi. Siz nasıl yorumluyorsunuz? Reform kapasitesi var mı iktidarın?
Ekonomi tarafında bazı adımlar atılabilir. Çünkü ekonomide çok büyük sıkışıklıklar var. Yoksulluk, hayat pahalılığı, işsizlik… Ekonomik tarafta bazı adımlar belki düşünebilirler ama şunu bilmeleri lazım ki hukuk devleti olmadan, yargı bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemeden bu ülkenin ekonomik sorunları, özellikle işsizlik sorunları kesinlikle çözülmeyecek. Dolayısıyla ekonomide bir sıkışıklık varsa bunun yolu dönüp bu ülkeyi hukuk devleti yapmaktan geçiyor. Ama şu anda Türkiye’yi yöneten zihniyetin güçler ayrımı ile ilgili bir bağlılığı yok, yargının bağımsız olması gerektiğine inanan bir zihniyet de değil. AYM’nin gerekçeli kararını okudunuz. Çok üzüldüm ben. Anayasa Mahkemesi, “Anayasa herkesi bağlar” diyor. Bunu neden söylüyor, demek ki bunu takmayanlar, uymayanlar var.
Ekonomi tarafında bağımsız kurum kalmadı. Bu reformlar bunların bağımsızlığını garanti altına alacak reformlar olur mu? Asla. Yapmazlar böyle bir şey. Kağıt üzerinde yapsalar fiiliyatta gene olmaz. Çünkü bağımsız kurum olması gerektiğine inanmıyorlar.
Bu arada Biden’a kutlama mesajı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir dönüş olmadı. Henüz telefon gelmedi.
Bir tek İbrahim Kalın ile Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı telefon görüşmesi oldu. Ekip tamamen yeni olduğu için muhtemelen içeride bir pozisyon oturtmaya çalışıyorlar. Bir de AB, mart ayına kadar ABD’de yeni yönetimi bekleyeceğiz dedi. Avrupa ile ilgili kendi aralarında da koordinasyon ihtiyacı olabilir, çünkü Türkiye-AB ilişkileri açısından da, Türkiye-ABD arasındaki ilişki açısından kritik bir dönem. O pozisyonları oluşturuyorlardır diye tahmin ediyorum.
Obama yönetimi göreve geldiğinde ben Dışişleri bakanıydım. Seçimlerden 6 ay önce süreç başlattık. Telefonu bırakın, Obama kıtalararası ilk seyahatini Türkiye’ye yaptı. O günkü iklime bakın bir de bugünkü iklime bakın. Göreve başlayalı kaç gün oldu hala “bir telefon gelse de 10 dakika konuşsak” yani bu ülke adına yazık.
Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Bakanı, Bakanlığınız döneminde çalışma ekibinizden isimler. Yönetim değişti ama politikalar değişecek görünüyor mu? Bu 3 aylık performansı nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu arada faiz artırımı oldu ama geçtiğimiz günlerde Erdoğan “Arkadaşlar kızıyor ama yüksek faize kesinlikle karşıyım” dedi. Bu ekip bu tutumla sonuç alabilir mi?
Eğer Merkez Bankası’nın yüksek faizinden şikayet ediyorsa hemen talimat versin düşürsün, arkadaşlara bahane bulmasın. Başkanlık sistemi var artık memlekette! Merkez Bankası bağımsızlığı falan yok. Kimi kime şikayet ediyor ki? Herhalde “bu Recep Tayyip Erdoğan yanlış işler yapıyor” diye kendini kendine şikayet ediyor. Bu tutarlı, samimi bir davranış değil. “Faiz sebeptir, enflasyon sonuç” tezi var, “iktisat bilimi önemsiz, ben buna inanıyorum” diyor. O zaman kendi tezini konuştursun.
Yeni ekonomi yönetiminin performansı sonuç getirir mi?
Şu ana kadar atılan tek adım Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8.25’ten yüzde 17’ye çıkarmak. Onun haricinde somut adım görmüyoruz. Bu atılan adımlar nereye nasıl götürür resmin bütününü görmediğimiz için bir şey söylemek zor. Ama şu var ki Türkiye’de özgürlük sorunu var, demokrasi, hukuk sorunu var. Merkez Bankası faiz artışlarıyla bu sorunları çözemez. Ekonomide ciddi yapısal sorunlar var. Merkez Bankası’nın faiz artışı yapısal sorunları çözemez…
Bunun bugün için ülkeye de çok ciddi bedeli, maliyeti var. Giren sermaye yüksek faizi cebine alıyor ve götürüyor. Bu seneki faiz bütçesi 179 milyar, tüm çiftçilere verilen destek 22 milyar. 3 aylık bilanço, faizi yükseltmek ve yabancı kısa vadeli yatırımcıya yüksek faiz bedelini ödeyerek kuru biraz sakinleştirmek. Bu ülkenin kaynakları fiilen dışarıya yabancı yatırımcılara akıtılıyor.
Büyük kongreniz bitti “geçmiş olsun” ve de “hayırlı olsun” diyelim. Bundan sonraki süreç için yol haritanız nedir?
Seçim yasasında 41 ilde teşkilat kurma şartı var. Rekor hızla küçük illeri, ilçeleri hedefledik. Sayıyı tutturunca hemen büyük kongreyi yaptık ki seçime girme hakkımızı alıp cebimize koyalım. Çok şükür onu cebimize koyduk. 2021 yılında iki çalışma alanına odaklanıyoruz. Birincisi saha çalışması, ikincisi politika üretme. Saha çalışmasında kongresini yapmadığımız 38 ilimiz, yaklaşık 500 ilçemiz var. Bu yıl içinde kalan kongreleri yapacağız. Bir kısmına bizzat katılacağım. Bu yıl teşkilatlanma ve teşkilatlanma çalışmamız vesilesiyle de DEVA Partisi farkındalığını, bilinirliğini artırmalı, Türkiye geneline yaymalıyız. İkinci çalışma alanı politika üretmek. Bizim 13 politika başkanlığımız var. 5 yıllık kalkınma planları nasıl ülkenin bütün politika alanlarını kuşatıyorsa 13 politika başkanımıza da “siz hükümetin ilk 90 gününü, ilk 365 gününü çalışıyorsunuz” dedik.
Hükümet programını mı hazırlıyorsunuz?
Hükümetin eylem planını. Hükümet ilk 90 günde, ilk 360 günde ne yapmalı, bunları çalışmaya başladık. Parti programını somut eylem planına tercüme edecekler. Örneğin çevre veya eğitim konusunda şu kanun düzenlemeleri, yeni kurum oluşturma ya da ciddi bir politika değişikliği olabilir. Bizim ülkenin geleceği ile ilgili her alanda çalışma yapacak, kalifikasyonları çok iyi bir ekibimiz var. 2021 yılı DEVA Partisi için daha çok sahada olmak, farkındalık ve tanınırlık için daha çok çalışmak, teşkilatlanma çalışmalarını genişletmek ve ülkemizin yarınları için sağlam bir hazırlık yapmak olacak. Tabi bir de sistem değişikliği ve geçiş süreci var.
Konuşmalarınızda hep bu geçiş sürecinin altını çiziyorsunuz. Bu geçiş süreci neyi içerecek?
Çok önemli. Öncelikle nasıl bir sistem olacağının netleşmesi lazım ki ona göre bir geçiş süreci tasarlansın. Herkesin mutabakat sağladığı çerçeve oluştuktan sonra oturup bu sistemden yeni sisteme ne zaman, hangi basamaklarla nasıl geçeceğiz? Seçmene anlatmak lazım. Sadece “parlamenter sistem” deyip de, mevcut sisteme göre cumhurbaşkanı seçilen bir kişi o güçleri elde ettikten sonra ayak sürüyebilir.
CHP’li İlhan Kesici bu yetkiler için “evliyayı çıldırtır” demişti.
Onun için hem yeni sistemin biraz daha detayları konusunda çerçeve oluşturmak hem de aday(ların) çıkıp “Ben seçildikten sonra şunları yapacağım, ülkeyi parlamenter sisteme götürmenin liderliğini yapacağım” sözünü veren kredibilitesi olan bir süreç olmalı. Çok detaya gerek yok 8-10 madde belki. Kendini bağlayacak. Başka türlü çok zor. İlelebet değişmeyebilir sistem.
Anayasa profesörü Ergun Özbudun muhalefetin Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimini alabileceğini ama yüksek ihtimalle mecliste anayasal çoğunluk sağlayamayacağını söylüyor. Bu durumda da tıkanma olmaz mı? Sistemi değiştirecek çoğunluk olmayabilir?
O zamanki seçimin sonucunu görelim. Olabilir ama zaten o noktada mutabakat arayışı gerekecek. Bir de şu var iktidardayken başkanlık sistemi isterler de iktidardan düşünce pozisyon değişebilir. Tutarlılık derdinde olmayan insanlardan bahsediyoruz. Bugün savunduklarının tam tersini 2-3 sene önce savunmuş oluyorlar. Hiç de problem etmiyorlar. O gün dönüp muhalefete düştüklerinde başka şeyi de savunabilirler, belli olmaz. Bence o çok erken bir kaygı. Önce biz idealleri hedefleyeceğiz, o idealler için mücadele edeceğiz.
Bu arada seçim yasası, seçim kanunu değişikliği de gündemde. Bahçeli barajın aşağı çekilmesi ve ittifaklara da uygulanmasını önerdi. Bu değişikliğin sonuçları ittifaklara etkisi ne olur?
Diğer ortaktan bir şey duymadık. Bu konuyla ilgili somutlaşmış bir çalışma olduğuna dair de bilgi gelmiyor. Problem şu ki bizi henüz ölçemiyorlar.
Siz ölçüyor musunuz?
Hayır biz anket yaptırmıyoruz. Türkiye’nin her yerinde varız. Bu partinin halk açısından baktığınızda bir karşı cephesi yok. Bize ters bir tavır almış, olumsuz bakan, nefret dolu bir kesim yok. DEVA deyince kanaat genelde bunlar iyi insanlar. Bu çok kıymetli bir başlangıç noktası. Önce ev ödevimizi yapalım, dersimizi çalışalım. Biraz daha ilerleyelim belki kendimize özel yaptırırız, şu anda çok erken.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kongre konuşmasında “Partimizden ayrılmış olan arkadaşlarımızı tekrar kazanalım” dedi. Mümkün mü?
Şimdi iktidar partisi olunca iki duygu egemen oluyor. Bir korku, bir de fayda. İktidar partisi içinde olmanın faydası, dışında kalmanın da korkusu. Böyle bir çağrıyı bazıları korkuyla, bazıları fayda sebebiyle yapar ama ilkeler, değerler açısından o kopuşu yaşayan arkadaşlar açısından baktığımızda o arkadaşların geri dönmesi mümkün değil. Neden geri dönsünler ki. Kuruluş ilkeleri, değerleri tamamen ayaklar altına alınmış. “AK Parti’ye dönün” diyor ama AK Parti eski parti değil ki. Partinin sistemdeki önemi zaten azalmış durumda. Partiye destek ile Erdoğan’a destek arasında makas var. Bu öyle kendiliğinden de olmamış, amaç var, her şeyi önemsizleştirme var. Önemli olan tek bir makam ve tek kişinin kalması. Düşünebiliyor musunuz anayasa değişikliğinde başka hiçbir iş yokmuş gibi kurumların başındaki “yüksek” ifadesi yok edildi.
HSYK, HSK oldu evet. Böyle bir yorum duymamıştım.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) oldu. Çünkü “yüksek” nasıl “yüksek” olur. Yüksek bir makam var! Partinin de kurumların da önemsizleşmesi var. Merkez Bankası’nın önemsizleşmesi, bunların hepsi o zihniyetin ürünü.
2021 yılında seçim bekliyor musunuz?
Benim kanaatim Sayın Erdoğan’a kalsa kolay kolay yapmaz. Böyle bir sıkışık bir ortamda, daha 2.5 yılı varken neden elindeki gücü riske atsın. Onu bir şeylerin zorlaması, mecbur bırakması lazım. Kim mecbur bırakabilir? Ortağı mecbur bırakabilir. Ortağı öngörülebilir bir ortak değil. Sık sık pozisyon değiştirmiş. Bir gün çıkıp da, “artık yürümüyor memleketin seçime gitme zamanı gelmiştir” dediği anda yürütemez. Mecliste çoğunluk düşer. Gerçi meclisi kapatsanız da bir şey olmaz ama siyasi meşruiyet düşüyor. 50+1 ile seçildiyse herkes biliyor ki MHP desteği ile oldu. Bir o olabilir, öngörülemeyen bir faktör. Pat diye günün birinde yapar mı yapar. Ama benim kanaatim ülkede şartların biraz daha düzelmesini, iklimin biraz daha iktidardan yana olmasını tercih edecektir. Vakit kendi lehine işleyecek diye düşünüyor olabilir.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.