Abdullah Şanlıdağ Yazdı…Ders çıkarabilene helal olsun!

Abdullah Şanlıdağ Yazdı…Ders çıkarabilene helal olsun!

Bendeniz kalem ırgatıyım, yani fikir işçisi. Siyasetçi değilim ama 30 yıldır siyaseti ve siyasetçileri takip ederek analiz yapıyorum.

Yaşım itibariyle merhum Turgut Özal'dan berisini biliyorum. 1980 ihtilalinde 12 yaşında bir çocuktum. Cuntacı Kenan Evren ihtilal (darbe) yaptı ve kendisini Cumhurbaşkanı seçtirdi. Zaten Cumhuriyet tarihinde Turgut Özal'a kadar, bizde Cumhurbaşkanı seçilip görev yapanların hepsi asker kökenlidir. 2000'li yıllar öncesinde vesayetçiler 10 yılda bir darbe yaparak demokrasinin ırzına geçerlerdi. Militarist sistem demokrasi tacizcisiydi. Askerler kadar demokrasiye düşman olan ve vesayete aşık olan kimse yoktur. Sadece bu cephesi ile bile vesayeti bitiren Recep Tayyip Erdoğan'a her zaman hayran olmuşumdur. Merhum Necmettin Erbakan'a ter döktüren, her türlü hakareti yapan askerlere en iyi dersi Erdoğan vermiştir. Burnundan kıl aldırmayın apoletli takım, Erdoğan'ın gelişi ile asli vazifesine dönmüştür. Zaten askerin de esas vazifesi siyasete müdahil olmak değil, ülkenin sınırlarına sahip çıkmaktır. Bu girizgahtan sonra seçim sonuçlarına dair düşüncelerimi söyleyebilirim. 31 Mart yerel seçimlerinin nasıl sonuçlanacağına dair öngörümüz kısmen çıktıysa da, itiraf edelim ki bu denli bir sonuç beklemiyorduk. Çünkü daha bir yıl önce Genel seçimlerde %52 ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bağrına basan bu millet, aradan bir yıl geçtikten sonra Reisi yerel seçimlerden ayrı tutarak, Partisi olan AK Parti'ye bir ceza kesmiştir. Bize göre bu faturanın bedeli, her ne kadar milletvekillerine, bürokratlara ve yanlış iş yapan siyasetçilere kesilmişse de, bedeli ödeyecek olan Erdoğan'dır. 22 yıldır bu millet, basiretsiz siyasetçilere değil, sadece ve sadece Erdoğan'a oy veriyor. Gerisi hikaye, hiç kimse boşuna gazel okumasın.

İster kabul edin ister etmeyin, 35 yıl aradan sonra CHP Türkiye'de yerel seçimlerde 1. Parti olmuştur. Hayatımda CHP bir kez dahi oy vermedim, inancım ve ilkelerim gereği bundan sonra da vermem. Ancak, 70 senedir iktidar olamayan, kendisiyle bir türlü yüzleşmeyen, dine ve dindarlara sürekli cephe alan CHP, aklını başına alarak toplumla kutuplaşmaktan, dindarları ayrıştırmaktan uzaklaştırıcı bir siyaset izliyor. tek parti döneminde bu ülkeye az çektirmedi CHP. O bozuk sicili yüzünden de dindarlardan bugüne kadar kesinlikle oy alamamıştır. Lakin bundan sonraki süreçte almayacağı anlamına gelmiyor. Genç kuşaklar, Kürt seçmen ve okumuş kesim hızla AK Parti'den uzaklaşıyor. Eğer AK Parti kendisine gelmez ve bir öz eleştiriye tabi tutulmaz ise, çok değil birkaç yıl sonra merkezin çeperinden hırsla uzaklaşır ve taşra partisi haline gelir. Bu yazımızda biraz rakamsal ifadelere ağırlık vereceğiz. 81 ilin 29'unda belediyeler el değiştirdi. AK Parti, toplamda 3 büyükşehir, 12 il ve 179 ilçe belediyesini kaybetti. Yerel seçimlere katılım oldukça düşüktü ve sandığa gitmeyen seçmenlerin çoğunu AK Partili seçmen oluşturuyordu. Bu bir ders vermeydi. 2019’a kıyasla Cumhur İttifakı’nın oy kaybı 5,5 milyona yakın, bu oyun yaklaşık 3 milyonunun sandığa gitmediğine dair işaretler görülüyor.

Ak Parti ve Erdoğan 2023 sonrası aldıkları “son destek” karşısında ekonomiyi düzeltemedi ve Soylu gibi aktörlerin gönderilmesine rağmen iktidar otoriter karakterini anlamlı bir biçimde düzeltmedi. Oysa ki AK Parti yola çıkarken, muhafazakar demokrat ve tüm toplumu kucaklayan, sivil bir idare gibi çıkmıştı. Statükoyu reddeden AK Parti, gün geldi kendisi statiko oldu. 2023'te milletten aldığı destekle, Ak Parti, 6'lı masa etrafında toplanan muhalefete büyük bir hezimet yaşatmıştı. Muhalefetteki bu dağınıklığı hesap ederek toparlanamayacaklarını düşünen iktidar, İstanbul başta olmak üzere yerel seçimlerde büyük bir başarı elde edeceğini düşünüyordu. Yani bugünkü tabloyu ön göremediler. Siyaset asla öngörüsüzlüğü kabul etmez. Şimdi hiçbir AK Partili siyasetçi, bu seçimlerde Kandil'in uzantısı olan Dem Partisi' nin, Fetö'cülerin ve marjinal grupların CHP'yi desteklediği argümanının arkasına sığınarak kendi beceriksizliklerini görmezden gelemezler.

Bundan 10 yıl önce de PKK destekcisi HDP, cemaat örgütlenmesi Fetö ve marjinal gruplar vardı. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen AK Parti rakiplerini açık ara yenebiliyordu. Basiretsiz, rantçı, ihale peşinde koşan, dava ile ilgisi olmayan kişiler AK Parti'yi tıpkı bir ahtapot gibi sardı. Tıpkı bir ayrık otu gibi olan bu kimlikler, AK Parti'ye kan kaybettirdi. Aradan 15 yıl geçmesine rağmen, bir Muhsin Yazıcıoğlu davasını dahi aydınlatamayan AK Parti, kendi sosyolojik tabanına da duyarsızlaşmış, deprem bölgesindeki afetzedelerin haykırışına bigane kalmış, emeklilerin sesini duymamış bir Ak Parti ile karşı karşıyayız. Hiç kimse kusura bakmasın AK Parti'ye kaybettiren en büyük sebep,  bürokrat kişilerin sahaya sürülmesidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu millete kesinlikle uymamış, dar bir gömlektir. Hiçbir partinin kimlik, vizyon ve kendisi olma özelliği kalmamıştır. Yüzde 50+1'i yakalayabilmek için tüm partilerle ittifak yapmak zorunda kalan partiler, seçimlerde kendilerine anlatamamış ve millet de bunların asıl gayesini anlayamamıştır. Öncelikle bu durumun düzeltilmesi gerekiyor. Yaşlı ve yorgun siyasetçi Binali Yıldırım'ın sahaya sürülmesi ne kadar yanlışsa, bürokrasi ve inşaat sektöründen gelen Murat Kurum'un da İstanbul'a aday gösterilmesi o kadar yanlıştı. Hata üstüne hata işleyen AK Parti, artık bunun sonuçlarına katlanmak zorundadır.

AK Parti'nin en büyük yanlışlarından birisi de şudur. CHP'yi tek parti dönemindeki çizgi ve profili ile tanımlıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu CHP'ye çok şey kazandırmıştır. CHP' deki değişim ve sinerji görmezden gelindi. Artık muhafazakar kişilerin dahi oy verdiği bir CHP var. CHP'liler AK Parti ve onun gibi muhafazakar partilere oy vermiyor ama, dindar ve muhafazakar kimlikleri ön plana çıkan kişiler çok rahat bir şekilde CHP'ye oy verebiliyorlar. AK Partili siyasetçiler, önce oturup Adıyaman gibi bir ili nasıl CHP'ye kaptırdıklarını düşünsünler. Gazetecilere bile balans ayarı vermeye çalışan Maraşlı siyasetçiler, 10 ilçenin 6'sını kaybettiklerinin nedenlerini araştırsınlar. İbni Haldun der ki: Siyaset, siyasetçiler, devletler ve ideolojiler de tıpkı insanlar gibidir; doğar, büyür, gelişir ve sonunda ölürler. 22 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin bir 4 yılı daha var. Çok uzun bir süre bu. Neredeyse Osmanlı padişahlarından Abdülhamit Han'ın taht süresine denk geliyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.