Abdullah Şanlıdağ Yazdı...Gelecek kuşaklar AK Parti'yi hayırla anacaklar!

Abdullah Şanlıdağ Yazdı...Gelecek kuşaklar AK Parti'yi hayırla anacaklar!

Gelecek kuşaklar AK Parti'yi hayırla anacaklar!

Simon Heffer isimli İngiliz gazeteci, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in 70 yıllık tahtını, 450 yıl sonraki kuşaklara sorgulatma adına şöyle sormuş: “Acaba 450 yıl sonra bugünleri mercek altına alacak olanlar Elizabeth’in tahtta oturduğu 70 yılı nasıl değerlendirecekler?” 

Makaleyi okurken Heffer’in İngiltere ve kraliyete yönelik 70 yıllık sorgulama işlevini neden direkt kendisi yapmamış da, 450 yıl sonraki kuşaklara yüklemiş suali zihnimi işgal etti? Aslında bu bir teknik, korumacı ve biraz da tedirgin yaklaşımdır. Olur ya, taht sahibi gazetecinin başını kesebilir, ne bileyim olur olmaz dertlere düçar kılabilir. Gazeteci, maşa dururken ne diye elini yaksın.. Ben de İngiltere’de gazetecilik yapsam, Heffer gibi davranır, ihaleyi gelecek kuşaklara yüklerdim.

O değil de, “Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı da olan Erdoğan” diyerek sürekli iğneleyen, söylemek istediklerini hep başkalarına söyleten Fehmi Koru da tıpkı Heffer gibi “kaçak güreşen” bir gazeteci. Kıvrak dili, cümleleri ustaca kullanma sayesinde, zehri altın tasta onun kadar iyi sunabilen bir gazeteci daha tanımadım. Yazısının siyak ve sibakına baktığınızda sizi övüyor, yaptıklarınızı teyit ediyor zannedersiniz. Lakin onun ne demek istedikleri, sürekli satır aralarında gizlidir. Kinaye sanatını çok iyi kullanır. “Ak Parti kuruluş yıllarında şöyle iyiydi, böyle başarılıydı” diyerek söze girer; “pahalılıktan dem vurup, adaletten ve hukuktan ayrıldılar” diyerek yerin dibine batırıp çıkar. Nitekim Heffer üzerinden kraliyeti, oradan da Türkiye’deki Ak Parti iktidarını sorgulama işini, tıpkı Heffer gibi kendisi de gelecek kuşaklara bırakmış. Bunları yazarken, benim özeleştiriye karşı olduğum, yapılan her şeyi tereddütsüz onayladığım anlamını çıkarmayın. Belki de iktidara yakın olduğumuz, hayırlı işlerinin hepsine destek verdiğimiz halde Ak Parti’yi en fazla eleştirenlerden birisi de benim. Çünkü bizler bu günlere kolay gelmedik. Bir bedel ödedik, çileli yollardan geçtik. Birikimlerimizin yok olmasını, inançlı kadroların başarısız addedilmelerini istemiyoruz. Hele hele “İktidar mütedeyyin insanları bozdu, onlar da iyi bir sınav veremediler. Para ve makam dindarları da bozdu” dedirtmemek için eleştiriyoruz. Belden aşağı vurmadan, aşağılamadan, hakikati ters yüz etmeden dostlarımızı eleştiriyoruz ki kendilerine gelsinler. Zira Müslümanların kendi aralarındaki işleri istişare ile hallolur. Bugün eleştirmez, her yapılan yanlışı “bir hikmeti vardır” anlayışıyla sineye çekersek, yarın gemimiz karaya vurduğunda söyleyecek sözümüz olmaz, olsa da bir anlamı olmaz. 

Yine de Fehmi Koru, Heffer’den biraz daha merhametli gibi geldi bana. Hiç olmazsa Ak Parti’nin 20 yıllık (aslında burada bile kinaye yapmış Fehmi abi, ona göre Ak Parti miadını doldurmuş) bilançosunu sorgulama eylemini, 100 yıl sonra gelecek kuşaklara devretmiş. Peki, Koru’nun bugün aktif siyasetin içerisinde olanlara da yönelttiği soru nedir? Koru, torununun torununun torunlarından neyi soracaklarını merak ediyor?

Ak Parti’den övgüyle bahsettiğimiz, bir kısmını eleştirdiğimiz dönemlerine ilişkin liberallerin, sosyalistlerin ve laikçilerin de hep birlikte topa tutmaları, eleştirmeleri normaldir. 

Bu bağlamda Koru ve onun gibi düşünenler de eleştirme, sorgulama hakkına sahipler. Hatta daha ötesini dillendireyim, hiç kimse Ak Partili olmak zorunda değil. Kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ile kurumları güçlendirecek yapılandırmadan bahsedenlere de şahsen ben saygı duyuyorum. Hiç kimse bizim gibi düşünmek durumunda değil. Fikirlerin, düşüncelerin (şiddete başvurulmadığı sürece) özgürce ifade edilmesinden yanayım. Ama benim bu düşüncemi, karşı tarafın da empati yaparak aynı şekilde hoşgörüyle karşılaması gerekir. Bana ve düşüncelerime saygı duymayanların benden saygı beklemesi beyhudedir. 

Koru’nun cevaplamaları için gelecek kuşaklara bıraktığı şu: “Tayyip Erdoğan’ın başbakan ve sonrasında cumhurbaşkanı olarak ülke yönetiminde bulunduğu uzun yıllar boyunca, edebiyat, kültür, sanat, müzik, gazetecilik, sinema ve tiyatro, özellikle de mimari alanlarında Türkiye ne durumdaydı?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İstanbul İl Başkanlığı döneminden beri takip ediyorum. Bugüne kadar doğrularını alkışladığım ve takdir ettiğim Erdoğan’ın, acizane kendimce doğru bulmadığım, milletin eleştirebileceği yanlışlarına bilerek taraf olmadım. 

Mesela ekonominin iyi yönetilmediğini, mutfaklardaki yangını ve pahalılığı dile getirdiğim için tutuklanmadım. Gazetemden bana yönelik “Neden Ak Parti’yi eleştiriyorsun?” türünden uyarılar almadım. 

Hukukun üstünlüğünden, ifade hürriyetinden bahsedenler keşke samimi olsalardı. Gazeteci olmak, Cumhurbaşkanına hakaret etmeyi gerektirmez. Onlara göre teröre destek veren gazetecileri tutuklayan yargı adaletsiz oluyor. 

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.