Abdullah Şanlıdağ Yazdı… Gazetecilik ve yazılı basın…

Abdullah Şanlıdağ Yazdı… Gazetecilik ve yazılı basın…

Silah icat oldu, mertlik bozuldu. Sosyal medya çıktı, gazetecilik öldü. Gazetecilik, kamuoyunu sağlıklı ve teyit sağlam verilerle bilgilendirmektir.

Gazeteciliğin en temel ilkesi, tarafsız ve doğru habercilik yapmaktır. Teyit edilmemiş, bilgi kirliliği içeren habere itibar edilmez. Çocukluğumun geçtiği Pazarcık ilçesinin Yukarı Pazarcık Bağdını Sağır Mahallesi'ndeki Çınarlı kahvehanesinde, yaşlı amcaların yazılı basını yani basılmış gazeteyi okumalarını gördüğümde çok imrenirdim. Yine çocukluğumda gazeteci Duran amca diye tanıdığımız, mahallemizin beyefendi, sessiz insanı, Pazarcık Belediyesi'nin bitişiğindeki kulübesinde gazete satardı. Ben de oradan her gün Tercüman gazetesini alır son satırına kadar okurdum. 1985'li yıllardı. Şimdiki gibi, akıllı telefonlar ve internet yoktu. O yıllarda gazetecilik çok şerefli bir meslekti. Kitap okuyan sayısı da fazlaydı. Kütüphane, sadece okullarda vardı. öyle aradığınız bilgiyi anında Google'a tıklayıp bulma şansınız yoktu. Şimdiki nesil çok şanslı, ancak bir o kadar da tembel. Kitap okuyan, araştıran kalmadı. Artık dünya küçük bir köye dönüştü. Televizyon ekranından ve bilgisayardan dünyadaki tüm gelişmeleri anında öğrenebiliyor ve bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Yani bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı. Ben teknolojiye karşı birisi değilim. İnternet ve akıllı telefonların bağımlılık yapmadan kullanılması taraftarıyım. Kişinin eline telefonu alarak sohbet edeceği mecralar bulması ve sosyal medyayı bu anlamda doğru kullanması faydalıdır. Rahmetli Özal'ın da dediği gibi, faydalı kullanıldı takdirde hiçbir teknolojik aletin zararı olmaz. Ancak burada güçlü bir irade ve azim gerekiyor. Günün çoğunu gereksiz sitelerde gezinerek harcayan gençlik, zaman denen en önemli hazineyi hoyrat bir şekilde tüketiyor.

Dedem rahmetlinin masasında bir saati, bir de ajans dinlediği radyosu vardı. O radyolar pille çalışırdı. Pili çabuk tükenmesin diye sadece ajans dinler, sonra kapatırdı. Ne güzeldi o günler. Okuduğumuz gazetenin matbaa kokan hali bile rahatsız etmezdi. Transistörlü taşınabilir radyoyu ilk kez dedemin evinde tanıdım. Modern çağın en büyük mucizelerinden birisi internettir. Yaşadıkça daha neler göreceğiz. İstediğiniz görüntü ve fotoğrafı dünyanın dört bir tarafına gönderebiliyorsunuz. Benim çocukluğumda gazeteciler, sahada bir haberi çalıştıkları zaman, önce onu kasetli kameralara kaydeder, sonra haberini yazdıktan sonra bir otobüse vererek Ankara'ya gönderirlerdi. Haberin merkeze ulaşması ve yayınlanması birkaç günü bulurdu. Şimdi öyle mi? Bazen oluyor ki vatandaşlar, biz gazetecilerden önce sahaya gidip internet kanalıyla sosyal medya üzerinden canlı yayın yapıyorlar.

Sosyal medya, yazılı basının alanını iyice daralttı. Görüntülü medyanın işini de zorlaştırdı, birçok konuda ilginin merkezi değişti. Televizyonlar da ister istemez kendilerini ayakta tutmak için sosyal medyayı kullanıyorlar. Şimdiki kameralarda anında canlı yayın verebiliyoruz. Yani hız açısından biz televizyoncular, vatandaşın sosyal medya haberciliğinin hala önündeyiz. Bir süre daha televizyon haberciliğinin ve dizilerin devam edeceğini düşünüyorum. Sonra televizyon devri de kapanır. Eskiden sinema vardı. Pazarcık'taki önünde merhum İsmail Paksoy'un yapmış olduğu Arslan heykelinin bulunduğu Aksu sinemasını hiç unutmam. Henüz erotizmin sinemaya bulaşmadığı yıllardı. Ailenizle birlikte çok rahat bir şekilde gidip film izleyebilirdiniz. Sonraları o nostalji de bitti. Bayiden gazete alan kaldı mı acaba? Kendim gazeteci olduğum halde haberleri internet üzerinden takip ediyorum. Gazeteye gönderdiğim yazıları dahi internet üzerinden gönderip takip ediyorum. Şu anda okumakta olduğunuz bu makaleyi dahi akıllı telefonumdan yazıyorum. 30 yıllık bir gazeteci olarak şunu itiraf edeyim ki, sosyal medyanın etki alanı bütün kitle iletişim araçlarından daha güçlü. Facebook'tan paylaştığınız bir bilgi veya fotoğraf anında tüm dünyaya yayılabiliyor. Yazılı basın artık sadece gazete okuyan kesime hitap ediyor.

Onun için diyorum ki bir süre sonra basılmış gazete ve televizyon da ömrünü tamamlar.

Dikkat buyurun, gazetecilik ölür demiyorum. Basın, önemi ve gücünü koruyor. Şekli ve muhteviyatı değişse de gazetecilik hiçbir zaman ölmez. Bizim çocukluk yıllarımızdaki gazeteciliğin beslendiği damar, siyaset ve Ankara kulisine dayanırdı. Şimdi hiç kimse siyasi haberleri okumadığı gibi, Ankara kulisini de merak etmiyor. Paparazziye dayalı magazin daha çok prim yapıyor. O yüzden de trend topic diye öne çıkan ve çok izlenen haberlerin hiçbirisinin siyasetle alakası yok. Şunu söylemeye çalışıyorum: Teknoloji bu hızla giderse, daha yeni atılımlarla yeni mucizelere kapı aralayacağını düşünüyorum. Ama benim gönlüm, marjinal düzeyde de olsa yazılı basının ayakta kalmasından yana. Hayatında tek satır bir haberi dahi gazeteden okumayan bir kuşak geliyor. Bu beni tedirgin ediyor. İnsanların artık yemek yemeye dahi vakitleri yok. Cafelerde ayakta aparatif şeyler atıstıran bir gencin yazılı basına zaman ayırması mümkün mü? Sahi kitap okuyan kaldı mı? Şu soruyu kendime soruyorum, siz de sorun: Sosyal medya aracılığıyla haberin dolaşımı hızlı bir şekilde arttıkça, dünya kötüleşiyor mu yoksa? Gençlerin sosyal medyayı sallayan paylaşımları bana hiç cazip gelmiyor nedense. Kim bilir, belki de onlara geliyordur.

Not: Yine Suriyeliler üzerinden köpürtülmeye çalışılan ırkçılık fanatizmi gündemde. Belirli mihraklar eliyle algı operasyonları sürüyor. Topraklarımızda misafir ettiğimiz mültecilere karşı misafirperverliğimizi koruyalım. Gazze'deki mazlumlar ne ise, açık kapı politikası uyguladığımız Suriyeliler de odur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.