Abdullah Şanlıdağ Yazdı… Ak Parti ve dış politikada Hakan Fidan rüzgârı!
AK Parti'nin dış politikasını çok başarılı buluyor ve başından beri önemsiyorum. Türkiye'nin önemli kilit noktalarında, İbrahim Kalın ve Hakan Fidan gibi çok önemli şahsiyetler bulunuyor.
İbrahim Kalın entelektüel kimliği ve ilkeli duruşuyla Türk istihbaratının başında kale gibi duruyor. Hakan Fidan, MİT'i bitlerden temizlemiş ve kendisinden sonra da Türk istihbaratını emin ellere bırakmıştır. Asıl söylemek istediklerimi yazımın sonuna bakayım. Önce DEM' in ve PKK'nın tokmağını hâlâ elinde tutan Apo'nun amacının ne olduğunu irdelemeye çalışalım.
Abdullah Öcalan (Apo), Leyla Zana üzerinden Diyarbakır'da sokağın nabzını yokladı. Newroz kutlamasına DEM Parti Eşgenel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile birlikte gelen Zana’nın amacı, Kürtlerin birlikteliği ve Dem Parti'nin bugünkü konumuna ilişkin bir şeyler söylemekti. Malum Leyla Zana 2016'dan beri konuşmayan ve kendi köyünde sigaya çekilmiş eski bir siyasetçidir. Abdullah Öcalan, geçmişte HDP'nin hiçbir partinin gündemine kapılmamasını ve kendi gündemlerini oluşturmalarının gerektiğini söyleyerek seçimlerde bağımsız hareket etmelerini ifade ediyordu. Bugün Leyla Zana da aynı dili kullanıyor. Seyyid Rıza, Şeyh Said ve Said'i Nursi'ye minnettar olduklarını zikreden Leyla Zana, aslında bu 3 şahsiyetin de davasının Kürtçülük olmayıp, Kürt realitesini tanımayan rejime baş kaldırdıklarını keşke bilse. Leyla Zana Kürtlerin mevcut partilere yamanmadan kendi gündemlerini oluşturmalarından yana. Bu anlamda Dem Partisi' nin yerel seçimlerde bağımsız hareket etmesini istiyor. Bu söylem tamamen Apo'ya ait. Hiç kuşkusuz, Zana' nın bu söylemi, Ak Parti hariç, başta CHP olmak üzere tüm partileri kızdırmıştır. Çünkü AK parti'de dahil, tüm partiler Dem Partisi' nin tabanını teşkil eden seçmenden oy beklentisi içerisindeler. Mesela CHP, İstanbul'da Kürt seçmeninin oyunu almadan kesinlikle kazanamaz. İttifak siyaseti ile kazanan CHP'nin bu kez İstanbul'da işi çok zor.
Dem Partisi'nin aklı selim siyasetçileri, Kürt sorununun çözümünde kilit ismin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu deklara ediyorlar. Erdoğan'ın çok güçlü ve dünya çapında bir lider olmasının elbette payı büyük. Hatırlanacağı üzere PKK ilk ateşkesini 1993 yılında rahmetli Özal'la Apo'nun görüşme sürecinde gerçekleştirmişti.
Barış süreci AK Parti'nin başlattığı ve PKK'nın dağdaki gerillalarını düz ovaya çekip mecliste siyaset yaptırmaktan ibaretti. " Yeter artık, Mehmet'ler ölmesin" diyen Ak Parti, akil adamlarla yurdun dört bir tarafını turlayarak, Kürt sorununun çözümü için bir uzlaşma zemini aramıştı. Lakin AK Parti'nin atmış olduğu bu adamı, yine PKK itibarsızlaştırmış ve barış süreci inkitaya uğratılmıştır.
Bize göre bu saatten sonra Kürt sorunun un çözümü ancak ve ancak mecliste demokrasi içerisinde kalarak, tarafları dışlamadan yeni bir eylem ve söylemle yapılabilir. AK Parti büyük ölçüde yurt içindeki terör yapılanmasının nefes borusunu kesmiştir. AK Parti eğer Irak'ta da terörün bitirmesini başarabilirse, Irak merkezi hükümetinin de desteğiyle, sınırlarımızdaki terör sorununun biteceğini düşünüyorum. Irak hükümeti de artık PKK'nın bir terör örgütü olduğunu kabul ediyor.
Bu yüzden de AK Parti'nin dış politikasını baştan beri destekliyorum. Bu açıdan İbrahim Kalın gibi bir akademisyenin MİT'in başında olmasını önemsiyorum. Hakan Fidan, orada başlattığı anlamlı mücadelesini, şimdi Dışişleri Bakanı olarak ülkeler bazında yürütüyor. Irak'taki gelişmelerin seyrini takip ediyor ve çok güzel şeylerin olacağına inanıyorum. Terörü eğer sınırlarımızda da bitirebilirsek, ABD'nin Kuzey Irak'tan Akdeniz'e kadar uzanan koridorda kurmayı düşlediği terör devletinin temellerini de yıkmış olacağız. İşte bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan'ın bir dönem daha iktidarda kalmasını çok önemsiyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.