Eskiden kız çocuklarının, el işlerine ve çeyiz hazırlıklarına odaklanarak ev hanımlığına ve anneliğe hazırlık yaptığı bilinirdi. O dönemde, aile büyüklerine ve misafirlere hizmet etmek önemli bir erdem olarak kabul edilirdi. Günümüzde ise, özellikle başı örtülü genç kızların dahi eğlence mekanlarında zaman geçirdiği, toplumda çoğu zaman gözlemler arasında yer alıyor.

Modern yaşam tarzı, aile değerlerinin zayıflamasına neden oluyor. Birçok ailede çocuklar kreşlere, yaşlılar huzurevine bırakılırken, kadınlar da kariyer ve eğitim hırsıyla hayatını şekillendiriyor. Akşam yemekleri dışarıda yeniyor veya dışarıdan sipariş ediliyor; yemek yapma alışkanlığı ise pek kalmadı. Bu durum, ailenin dayanışma ve bereketini olumsuz etkiliyor.

Sosyal değişim ve Batı’dan gelen kadın-erkek eşitliği ve feminizm hareketleri de toplumda kadınlık kavramını farklı şekillerde etkiliyor. Tanzimat’tan beri maddi ve manevi anlamda bazı tahribatlar yaşanmış olsa da, aile yapısı büyük ölçüde korunmuştu. Ancak günümüzde boşanma oranlarının artması, aile içi şiddet ve kadınlara yönelik taciz vakalarının çoğalması gibi olumsuz gelişmeler kayda değer hale geldi.

Tarih boyunca toplumumuzda kadınlara karşı saygı ve sevgi ön plandaydı. “Kadına el kalkmaz!” anlayışıyla, kadınlar muhafaza edilip, saygı gösterilirdi. Uzmanlar, aile içi şiddetin temel nedeninin maneviyatın ve dini eğitimin ihmali olduğunu belirtiyor. Dinin aile içi ilişkileri düzenleyen önemli kuralları ve güzel ahlâk ilkeleriyle huzurun sağlandığına dikkat çekilmektedir.

İslam'ın aile hayatını koruyan öğütleri ve peygamberimizin aileye olan yaklaşımı, günümüzde de önemli mesajlar veriyor. Peygamberimiz, “Sizin en hayırlınız, ailesine en iyi davranandır” sözleriyle, aile ahlakının önemine vurgu yapmıştır.

Toplumun temelini oluşturan aile bağlarının güçlendirilmesi ve kadının toplumdaki değerinin yeniden hatırlanması çağrısı yapılıyor.

Kaynak: Sevda Çınar, Şebnem Dergisi, Sayı: 206