Fâtih Sultan Mehmet Hân’ın ömrü, muazzam ideallerin gerçekleştirilmesi yolunda büyük gayretlerle geçti. O, bizzat katıldığı 25 harbin yanında îmar faâliyetlerinden ve ilmî gayretlerden de geri kalmadı, bu sahalarda da dâimâ en zirveyi yakaladı.
Husûsiyle İstanbul’un îmârına ehemmiyet veren Fâtih, saray, câmiler, medreseler, imâretler, su kemerleri, çarşılar, vakıflar ile hamamlardan başka, şehrin çeşitli yerlerinde dört bin dükkân yaptırarak vakfetmiştir. Büyük câmilerin yanındaki medreseler hâricinde 24 medrese, 12 han, 40 çeşme ve Halkalı su tesisleri ile iki gemi tersanesi ve kışla, Fâtih devri eserlerindendir. Fâtih, bunlara ilâveten Bursa’da 37, Edirne’de 28, diğer şehirlerde de 60 câmi inşâ ettirmiştir.
ŞEHÂDET MERTEBESİNE NASİL OLDU
Onun en son seferi, kendisinin her zaman söylediği:
“–Nereye gittiğimi sakalımın bir kılı bile bilecek olsa, onu koparıp atardım!..” ifâdesi üzere herkesten gizli idi.
Üç yüz bin kişilik muhteşem bir ordu ile yola çıkmıştı. Ancak henüz yolun başındayken zehirlendi ve Gebze’de vefat etti. Daha evvel de on dört defa Venedikliler tarafından zehirlenmek istenmiş, fakat hepsi de bertaraf edilmişti. En sonuncu zehirlenme ise, olarak fark edilemedi [1] ve koca Sultan, Hazret-i Peygamber’in müjdesine ilâveten bir de şehâdet mertebesine nâil olarak Rabbine kavuştu.
FATİH'İN ZEHİRLENMESİ
Fâtih’in vefâtı, bütün İslâm âleminde derin bir teessüre sebep olurken Hristiyan âlemini son derece sevindirdi. Papa, bütün kilise çanlarını, bir ay müddetle çaldırttı. Zira İstanbul’u fethedip hristiyanlığın bir kanadını kendisine bağlayan Fâtih’in ikinci plânı Roma’yı fethedip papayı da kendi emri altına almaktı ki, bu yolda ciddî adımlar atmıştı. Otranto’yu fethetmiş, İtalya’yı düzenli bir şekilde kıskaca almış ve tek hamle ile ele geçebilecek şartları oluşturmuştu.
Diğer taraftan Fâtih’in kudret ve kuvvetini bilen diğer Avrupalı Hristiyan devletler, Osmanlı’yla harbe girmeyi gözlerine kestiremeyerek İtalya’yı -yardım taleplerine rağmen- yalnız bırakmak mecbûriyetinde kalmışlardı. Böylece hemen hemen bütün fetih şartları hazırlanmıştı. Bu bakımdan Fâtih’in son seferi Rodos üzerine idi şeklinde tahminler yapılmıştır ki, İtalya’nın telâşı ve Sultân’ın her ne pahasına olursa olsun sefer üzereyken zehirlenmesi, bu fikri kuvvetlendirmektedir. Çünkü Venedik’in elinde bulunan Rodos’un fethi, İtalya’nın fethini bir kat daha kolaylaştıracaktı.
MÜJDE-İ PEYGAMBERİ'YE NAİL OLDU
Fakat bu hamleyi tamamlamak, Hazret-i Peygamber'in İstanbul fethiyle alâkalı müjdesine nâiliyyete ilâveten Roma’nın fethiyle alâkalı müjde-i Peygamberî’ye de nâil olabilmek iştiyak ve arzusu ile dolu olan Fâtih Sultan Mehmet Hân’a, ömrü kifâyet etmediği için nasîb olmadı. Ancak nasıl ki hadîs-i şerîf muktezâsı olarak İstanbul’un fethi gerçekleştiyse, Roma’nın fethi de bir mûcize-i Peygamberî olarak mü’minlere müyesser olup muhakkak gerçekleşecektir. Bu fetih de, diğerleri gibi sadece takdîr edilmiş olan vaktini beklemektedir...
Eğer Fâtih Sultan Mehmet Han, çıkmış olduğu son seferini tamamlayabilseydi, Avrupa haritası o günden baştanbaşa değişecekti. Belki de İslâm, Avrupa’nın son noktasına kadar yayılacaktı...
Dipnot: [1] Fâtihi zehirleyen Maesta Jakopo adlı yahûdî bir doktordur. Bu doktor, Yakup Paşa ünvanıyla saray doktorları arasındaydı.(İslam Ve İhsan)