Müftü Sürgeç, anız yakılmasını toğrağa ihanet olarak değerlendirdi; “ bizden sonraki nesillere problemli toprak değil, temiz toprak bırakalım” dedi.
İl Müftüsü Celal Sürgeç mesajında şu şekilde devam etti:
“Yaşadığımız çevre her şeyi ile bize emanet edilmiştir. Bizler toprak konusunda, doğa konusunda bizden sonraki nesillerin de emanetini taşıyoruz. Yani ortada emanet alınan ve teslim edilmesi gereken bir durumdan bahsediyoruz. Bin yıllardır işlenen tertemiz bir şekilde bize emanet edilen toprağa, biz her yaz geldiğinde anız yakmak suretiyle ihanet ediyoruz. Yani kul hakkı ihlali suçu işliyoruz. Halbu ki bize teslim edildiği şekliyle o emaneti bizim de sonraki nesillere teslim etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Biz bu toprağı kirlettiğimizde, yok ettiğimizde bizden sonraki kuşaklara problemli bir toprak bırakacağız. Bu dini, ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur. Bize nasıl temiz bir şekilde teslim edildiyse bu topraklar bizim de temiz bir şekilde teslim etmemiz gerekiyor.
Unutmayalım ki bizler içinde yaşadığımız dünyanın sahipleri değil emanetçisiyiz. Bu sebeple bizlerin doğal komşuları olarak yaratılan canlıların her birisi bizlere emanet ve üzerimizde hakkı vardır. Hepsinin doğal dengenin korunmasında faydalı görevleri vardır. Bu itibarla dinen rahmet ve hürmete layıktırlar. Çünkü Onları yaratan Allah’tır. O ruha o canı veren Allah’tır. O canı alacak olan yine Allah’tır. İnsanda olduğu gibi onların da zamanı geldiğinde ruhları alınır.
İnsanlara zararı olmayan, insanın ölümüne sebebiyet vermeyen kâinattaki ve tabiattaki canlıları herhangi bir şekilde öldürmek, telef etmek, onların ölümüne sebebiyet vermek aynı derecede dinen günahtır. İşte bu açıdan anız yakmak günahtır. Anız yakınca o anızın içerisinde canlılar vardır. Bilerek veya bilmeyerek o canlıları yakmış, öldürmüş oluyoruz. Dinen suç işlemiş oluyoruz. Bir canlının hayatına son vermiş oluyoruz. Kâinat için faydalı olabilecekleri çalışmalarına veya kendi tabii Müslümanlıklarına son vermiş oluyoruz. Dolayısıyla anız yakmak suretiyle o canlıların ölümüne sebebiyet vermek büyük bir vebaldir.
Çünkü anız yakan insan Allah’ın yarattığı tarlalardaki milyonlarca karınca, böcek ve diğer canlı varlıkları yakmış olur. Ki bu da Allah’ın gazabını ve azabını mucip bir fiildir. Konu ile ilgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) çok şiddetli ikazı bulunmaktadır:
Peygamberimizin sahabelerinden İbn-i Mes’ud şöyle diyor: Bir gün Hz. Peygamber ile bir seferde beraberdik. Ateş yaktığımız bir yerde karınca yuvası da yanmıştı. Hz. Peygamber bunu görünce pür hiddetle: “Karınca yuvasını kim yaktı? Diye sordu. Ateşi biz yakmıştık cevabını verince Peygamber (s.a.v.) bizi sert bir şekilde ikaz etti ve “( Dikkat edin ) ateşle azap etmek, ateşin yaratıcısından başka hiç kimse için meşru olamaz.” Buyurdu ve canlı varlıkların ateşle yakılmasının büyük bir günah olduğunu ifade etti. Peygamberimiz bir tek karınca yuvasını yakanlar için bu şiddetli ikazı yaptığına göre binlerce karınca yuvasını ve milyonlarca karınca, böcek vs. canlı varlıkları yakanların durumunun nasıl olacağını iman ve vicdanı olan herkes düşünmelidir.
Ayrıca Yaz mevsiminde biçilen ekinlerin tarlada kalan ve anız denilen saplarının yakılması son derece tehlikeli sonuçlar doğuran bir fiildir. Ciddi ölçüde hava kirliliğine, gökyüzünün dumanla kaplanmasına sebep olmaktadır. Anız yakmak atmosfere karbondioksit salarak küresel ısınmaya da neden olmaktadır. Her yıl ülkemizde yakılan anızın hava şartları ve tedbirsizlik yüzünden büyük çapta yangınlara, hektarlarca ormanın yanıp kül olmasına da sebebiyet vermektedir. Toprağın verimini düşürdüğü de uzmanlarınca ifade edilmektedir.
O halde Allah’a ve Peygambere inancı olan her insan, sorumluluk sahibi olmalı, tehlikeli, zararlı ve büyük günah olan anız yakmaktan sakınmalıdır. İnsanların yaktığı milyonlarca canlı varlıkların vebalini ve ahını almaktan uzak durmalıdır. Aksi halde onların ahı bizi iflah etmez” şeklinde konuştu