Napolyon’a “Türkler öldürülebilir ama yenilemez” sözünü söyletmiş bir devlet…
Fatih… Büyük komutan…
1453’te İstanbul’u alarak çağ kapatıp çağ açmış…
Gerçekten hiç kolay değil, dünyaya meydan okumak…
20. yüzyılın sonlarına doğru iyice çözülmeye başlamış, imparatorluk küçülmüştü. Özerklikler, ülke içindeki isyanlar, karışıklıklar, yanlış yönetimler vb. nedenler Osmanlı’yı artık ayağa kalkamaz hale getirmiştir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde artık devlet iyice çökmüştü.
İşte o noktada biri çıktı: Mustafa Kemal Paşa…
Havza’ya gitti… Osmanlı’nın verdiği emirle ülke içerisinde kalkışmaların durdurulması, silahların toplanması gerekiyordu.
Bu genç subay, işte bunun tam tersini yaptı.
Erzurum’a, Sivas’a, Amasya’ya gitti.
Halkı örgütledi.
‘Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı belirleyecek’ ti ve çalışmalar başladı!
Kuvayi Milliyeciler güçlendirildi.
Tekalif-i Milliye kararı çıkarıldı.
İşgaller protesto edildi.
Mondros yok sayıldı!
Artık yeni bir süreç başlamıştı. Mustafa Kemal önderliğinde zafere giden bir yol…
Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğuşunda Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy gibi büyük insanlar yer almıştı.
Ancak biri var ki, her ne kadar daha sonra Atatürk’le arası açılsa da onun yeri hiç tartışılmaz. Büyük komutan Kazım Karabekir… Şayet Osmanlı ile hareket edip kendisine verilen emri yerine getirmiş olsaydı ve Mustafa Kemal’e ’emrinizdeyim paşam’ dememiş olsaydı, belki de bu devlet kurulamayacaktı!
Sonra birlikte, ülke olarak tarih yazıldı!
İnönü Savaşları, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz…
Sevr yırtılıp çöpe atıldı!
Ülkede padişah, kral, imparator olabilirdi. Ancak, Büyük Önder ‘hayır’ ve ‘tam bağımsız demokratik bir Türkiye’ dedi ve Cumhuriyeti kurdu.
Cumhuriyetimizin 97. yılı kutlu olsun!
(İNDİGO)