Kahramanmaraş Kadın Platformu Başkanı Zeynep Arıkan; “Tam eşitliği elde etmek için kanunların doğru uygulanmasıyla birlikte bireyin ve toplumun zihniyet değişimi adına büyük bir çaba da gerekmektedir. Şiddet bir hak ihlalidir ve hiçbir haklı gerekçesi yoktur.”
Her yıl çeşitli etkinliklerle kadına şiddete dikkat çeken Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren kadın derneklerinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, bu yıl pandemi nedeniyle, basın bildirisi yayımladı.
Kahramanmaraş Kadın Platformu Başkanı Zeynep Arıkan, yayımladığı bildiride şu ifadelere yer verdi: “Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, kaç çocuk doğuracağı, nasıl giyineceği hatta kimle evleneceği gibi temel seçimleri erkek egemen toplum tarafından belirlenmektedir. Kadınlar eşleri, erkek arkadaşları ve hatta en yakın erkek akrabaları tarafından fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet görmektedirler.
Ruhsal hastalıklar dünyanın her ülkesinde kadınlarda daha çok görülmektedir. Özellikle depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi hastalıklar kadınlarda erkeklerden neredeyse iki kat fazla görülmektedir. Kadınlarda ruhsal hastalıkların daha sık görülmesinin nedeni biyolojik ve hormonal farklılıklarla açıklanamaz. En sık görülen neden; kadına yönelik psikolojik, fiziksel şiddettir.
Toplumsal yaşamda barışçıl gibi görünen sosyal süreçlerle kadınları tahakküm altına alan, ekonomik, sosyal ve siyasal ilişki biçimlerinin dışında bırakan, kadın kimliğini güçsüzleştiren tüm bağımlılık ilişkileri, şiddet bilinci çerçevesinde ele alınmalıdır.
Cinsiyetçi, ayrımcı değer ve “norm”lar, kurallar, gelenekler incelemeye tabi tutulmalıdır. En yaygın şiddet biçimi, tahakküm altında olanların, kendilerini tahakküm altında tutanların yaratıp hakim kıldığı ilişki biçimlerini benimsemesi ve sürdürmesidir. Tahakkümün tüm görünümlerinin ortaya serilerek sorgulanması, şiddetin kendini yeniden üretmesine engel olur. Şiddetten korunma stratejileri uzun süreli ve kalıcı kazanımlar için bütüncül olmalıdır.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), geçtiğimiz aylarda 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nu yayınladı. Dünya ülkelerinin cinsiyet eşitliğine göre sıralandığı listenin ilk sıralarında İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç bulunurken Türkiye listenin sonlarında yer aldı. Geçen yıl 149, bu yıl ise 153 ülkenin bulunduğu sıralamada Türkiye yine 130. sırada bulunuyor. Cinsiyet eşitliği listesi hazırlanırken, kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkânları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi kriterlere bakıldı. Batı Avrupa, ortalama yüzde 76,7 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu bölge olurken, Türkiye'nin de yer aldığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi, yüzde 60,5 ile cinsiyet eşitliği konusunda en geride.
Rapora göre kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor.
Şubat 2019'da Dünya Bankası'nın yayınladığı "cinsiyet ayrımcılığı ve buna karşı verilen mücadele" adlı raporda ise 187 ülke arasında Türkiye 87. sıradaydı. Araştırma sonucu hazırlanan raporda, son 10 yılda kaydedilen ilerlemenin altı takdirle çizildi. Cinsiyet ayrımını sonlandırmak için 131 ülkenin yasalarında 274 reform yapıldığı belirtilen raporda, ülkelerin kadın-erkek eşitliği karnesi de çıkarıldı.
Raporda, "Danimarka, Fransa, Letonya, Lüksemburg, Belçika ve İsveç'te kadın ve erkeklere, ölçülen kriterlerde aynı haklar sunulurken, bu ülkeler 100 üzerinden 100 puan alarak cinsiyet eşitliğini kanunlarla güvence altına aldı. Geri kalan ülkelerin ortalamasında kadınlar, erkeklere verilen hakların dörtte üçüne sahip olduğu açıklandı.
Bu listede Türkiye 79,38 puanla 87’nci sırada yer alırken, yasalara göre en çok ayrımı yapan ülke 25,63 puanla Suudi Arabistan oldu. Listenin son 6 sırasını Suriye, Katar, İran, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan oluşturdu.
Cumhuriyetimizin kurucusu, ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk yukarıda saydığımız 100 puanlı ülkelerden çok daha önce kadınlarımıza önemli haklar vermesine rağmen bugün onlar arasında olamamamız üzüntü verici…
ZİHNİYET DEĞİŞMELİ
Tam eşitliği elde etmek için kanunların doğru uygulanmasıyla birlikte bireyin ve toplumun zihniyet değişimi adına büyük bir çaba da gerekmektedir. Ülkemizde ailenin korunması ve şiddete ilişkin yasal iyileştirilmeler yapılmasına rağmen halen cinsel taciz olayları ve şiddet tüm hızıyla devam etmekte, defalarca koruma talep eden ve koruma altında olan bir kadına eşi işyerinde bıçakla yaklaşabilmektedir. Ve maalesef her yıl yüzlerce kadın şiddet kurbanı olarak katledilmektedir. Sadece 2020 yılı başından Kasım ayı sonuna kadar 335 kadın şiddet kurbanı olmuştur.
Yasalar, sürdürülebilir politikalarla siyasi irade ve toplumların tüm kesimlerinden kadın ve erkeklerin öncülüğünde tam anlamıyla hayata geçirilmeli; cinsiyet eşitliği için ihtiyaç duyulan değişimin kültürel normlara ve zihniyetlere işlenmesi gerekmektedir.
Kadına yönelik şiddeti azaltmanın tek yolu Anayasamızın 10. Maddesinde de “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde gördüğümüz ve Devlete bir yükümlülük olarak verilmiş toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemelerin, sözleşmelerin ve kanunların gereği gibi uygulanması zaruridir.
İslamiyet ile şereflendirilmeden önceki dönemlerde kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesiyle bugün kadınlarımızın öldürülmesi arasında ne fark var? Günümüzde toplumda kadına uygulanan şiddet, Yüce Peygamberimizin emaneti olan kadınlara ne kadar ihanet edildiğinin de en acı kanıtıdır.
“ŞİDDET BİR HAK İHLALİDİR VE HİÇBİR HAKLI GEREKÇESİ YOKTUR…”
TÜM CANLILARA ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM DİLEĞİYLE...”